Yıldırım’da ufuk açan eğitimler sürüyor
YILDIRIM BELEDİYESİ, SİYASET VE MEDYA AKADEMİSİ’NİN ARDINDAN BAŞLATTIĞI DÜŞÜNCE VE MEDENİYET AKADEMİSİ İLE İLÇENİN EĞİTİM, KÜLTÜR VE DÜŞÜNCE HAYATINA KATKI SUNUYOR.
Yıldırım Belediyesi, Siyaset ve Medya Akademisi’nin ardından başlattığı Düşünce ve Medeniyet Akademisi ile ilçenin eğitim, kültür ve düşünce hayatına katkı sunuyor.
Yıldırım Belediyesi, rutin belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra ilçenin sosyal yaşamını hareketlendirmek ve vatandaşların ufkunu açmak üzere önemli projeleri hayata geçiriyor. Siyaset ve Medya Akademisi’nin ardından Düşünce ve Medeniyet Akademisi de başladı. 15 hafta sürecek eğitimlerde birbirinden değerli isimler katılımcılara fikirlerini aktaracak.
Düşünce ve Medeniyet Akademisi’nin ilk konuğu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hümeyra Özturan oldu. Moderatörlüğünü Mehmet Fatih Birgül’ün yaptığı programda Özturan, “İslam Düşüncesinde Ahlak” konusunda düşüncelerini paylaştı.
Özturan, İslam’ın cahiliye toplumunda doğduğunu vurgulayarak, Müslümanların felsefeyle tanışma sürecinin çok daha sonra olduğunu söyledi. Bu sürecin İslam kültür ve medeniyetinin oluşmaya başladığı döneme denk geldiğini belirten Özturan, Müslümanların felsefeye ilmi bir merakla yöneldiğinin altını çizdi.
Kur’an ve sünnetin, ahlakla ilgili birçok tavsiyeyi barındırdığını ifade eden Hümeyra Özturan, bunların daha sonra tefsir, hadis gibi bir ilim haline geldiğini aktardı.
Hümeyra Özturan sözlerini şöyle tamamladı:“Yunan eserlerinde vurgulanan temel gaye mutluluktur. Ahlaklı olursan bu dünyada mutlu olursun. İslam eserlerinde ise hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olursun mesajı veriliyor. Bizde de mutluluk vurgusu olmakla birlikte aradaki tek fark bizlerin ahirete olan inancıdır. Şunu da söylemek gerekiyor. Herkes aklını kullanamaz. Bu felsefe geleneğinde genel bir kabuldür. Herkes erdemi aklıyla kullanabilecek kapasitede olmayabilir. Çünkü insanların çoğu düşünmeyi sevmez. Bu durumlarda erdemli bir topluma ihtiyaç duyarız. Toplum ve toplum yöneticisinin erdemli olması önemli. Erdemli bir siyaset, erdemli bir din.”
Düşünce ve Medeniyet Akademisi’nin ikinci konuğu ise Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kasım Küçükalp oldu. Prof. Dr. Kasım Küçükalp, ‘Genel Karakteristik Bağlamında Batı Düşüncesi’ konusu hakkında katılımcılara görüşlerini aktardı.
Modern seküler hümanizmin ortaya çıkış süreci ve aydınlanma tecrübesinin akabinde ortaya çıkan Avrupa medeniyeti fikrinin, kendi bilincini inşa etme adına felsefe tarihinde yazdığını belirten Küçükalp, “İlginç bir biçimde ortak yön, nesnellik arayışı, insanlık dışındaki referansların reddi ve özellikle doğa dışı veya ilahi referanslara başvurmama eğilimi ve tanrıyla, dinle, mitle adeta bunları özdeşleştiren bir mantık içerisinde mesafeli bir ilişki içerisinde olma pratiğinin inşa edildiğini görmekteyiz. Orta çağın tanımlanması bile aslında, modern olanın kendisini tanımlamak için oluşturmuş olduğu dini dünya görüşü olarak icat edilmiş bir düşman öteki inşasıdır” diye konuştu.
Temel birtakım karakteristlikler üzerinden klasik ve modern Batı düşüncesinin birbirinden ayrıldıklarını belirten Küçükalp, sözlerini şöyle tamamladı:
“Modern Batı düşüncesinin, klasik Batı düşüncesinden en temelde ayrıldığı nokta tamamıyla insan deneyimine ve insan aklına indirgenmiş bir hakikat anlayışına sahip olmasıdır. Yani hümanizm, modern seküler hümanizm. Burada hakikatin aşkınlığı ortadan kalkmış bütünüyle insan merkezli bir hakikat anlayışı merkeze alınmıştır. Modern seküler hümanizm yani varlık, tanrı, eşya, insan dahil olmak üzere her şeyi öznenin aklına indirgeyen bir düşünme biçimi olarak modern hümanistik bir düşünce ve buna uygun olarak transandantal hakikat arayışının modern düşüncesinin en temel vasfı olarak klasik dünyanın hakikat anlayışından ayırdığını vurgulamakta fayda vardır. Klasik dünyada yeryüzü hiçbir şekilde kesinlikli bilginin alanı olarak kabul edilmezken, modern düşünce ile birlikte bilgide ve bilimde kesinlik fikri ortaya çıktı. Bedeni itibariyle insan da bir makinedir. Dolayısıyla aynı yasalara tabidir. Bu yüzden niteliksel ayrımların ortadan kalktığı dünyada geriye niceliksel ayrımlar kalacaktır. Bu da nitelikle insanı buluşturan adalet kavramının yerine özgürlük ve eşitlik fikrinin ikame edilmesi ve eşitlikçi bir adalet anlayışının takip edilmesine yol açacaktır. Klasik dünyada bütün bunlara bağlı olarak etik ve politika birbirinden ayrılmazcasına iç içeyken modern dünyada etik ve politika ve diğer alanlar birbirinden net bir şekilde ayrılacaktır. Modern siyaset felsefesi bağlamında özellikle vurgulamamız gereken temel mesele olarak bu karşımıza çıkar.”