Amasyalı beste üstadlardan yeni ilahi “Geldim Sana Döndüm Sana”
AMASYALI BESTE ÜSTADLARI HİCRÎ 1442 YILININ KADİR GECESİ’NE ÖZEL, KÜRDÎ MAKAMINDA BİR İLAHÎ HAZIRLADI.
Amasyalı beste üstadları Hicrî 1442 yılının Kadir Gecesİ’ne özel, kürdî makamında bir ilahî hazırladı.
Amasyalı akademisyen ve sanatçıların Hicrî 1442 yılının Kadir Gecesİ’ne özel Kürdî makamında “Geldim Sana Döndüm Sana” isimli bir çalışma gerçekleştirdi. Güftesi Aslan Demir’e, bestesi Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi’ye, icrası da Doç. Dr. Fatih Koca’ya ait olan “Geldim Sana” ilahisi Amasyalı beste üstadlarının ortaklaşa hazırladıkları bir eser olarak kayıtlara geçti.
“Geldim Sana” ilahisinin bestekârı Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi’ manevi coğrafya ile tasavvuf arasında ilişki ile alakalı, yazar İbrahim Ethem Gören’in sorularını cevapladı
“Amasya devlet, ilim ve sanat adamlarının ilim ve sanat icra ettikleri bir merkez olmuştur”
Şehzadedeler şehrinden nasıl üstadlar neş’et etmiştir?” şeklindeki soruya Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi, “Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Amasya, sadece Osmanlı döneminde değil, asırlar öncesinden ilmin ve sanatın merkezi olmuştur. Dolayısıyla konuya devir olarak değil coğrafi açıdan açıklık getirmek gerekir. Zira Amasya’nın Milat’tan önce 5 bin yılına kadar uzanan oldukça zengin bir tarihi vardır. Tarih boyunca hemen her devletin en önemli merkezi olarak, tarih sahnesinde yer alan Amasya, aynı zamanda her devletin ilim adamlarının ve sanatçılarının da tabii olarak yaşadığı ve ilim ile sanatlarını idame ettikleri bir coğrafya oldu. İlmin ve sanatın mayalandığı şehir olan Amasya, başta Selçuklu olmak üzere bilhassa Osmanlı döneminde de Anadolu’nun yine ilim ve sanat başkenti olmaya devam etti. Coğrafi konumu ve insanının özellikleri açısından şehzâdeler için mükemmel bir çıraklık mekânı olan Amasya’da, on iki Osmanlı şehzadesi görev yaptı, yetişti. Bunlardan beşi tahta çıkamadı ama yedisi tahta çıkıp çok hizmet etti. Şehzadelerle birlikte Amasya’ya gelen şehzadelerimizin ilim ve sanat hocaları, sadece şehzadelerimize değil aynı zamanda Amasya halkını da eğitti. Bu eğitim-öğretimin tabii bir neticesi olarak Amasya’da pek çok âlim ve sanatkâr yetişmiştir. İnsanının ilme ve sanata olan duyarlılığı, kabiliyeti ve aşkı da bu duruma verilen en önemli doğal katkıdır. Şehzadelerimizle birlikte gelen sanatçılarımız İstanbul’da sarayda icra edilen ilahileri Amasya’ya getirmişlerdir. Bundan dolayıdır ki Amasya merkezde Klasik Türk sanatları hâkim olmuş ve bu sanatlar bir müddet sonra kalıcı hale gelmiştir” dedi.
Keçeci Hoca’dan Doç. Dr. Fatih Koca’ya
Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi açıklamalarında devamla; gayrı resmi kuruluşu 1908, resmî kuruluşu 1913 olan Amasya Mûsikî Cemiyeti’nin şehrin mûsikî anlayışı için ürettiği katma değerleri de şu cümlelerle özetliyor: “Amasya’da sürgüne gelen Giriftzen Asım Bey, gayrı resmi olarak Amasyalı sanatçılarla meşk yapmaya başlar. Gayrı resmi olarak başlayan bu meşkler, resmiyete bürünmeden Giriftzenin sürgünü bitiyor ve İstanbul’a dönüyor. Amasya’dan İstanbul’a giden bir ekibin ricasıyla Hulusi Tiryaki’nin başkanlığında bir cemiyet kurulmasına karar veriliyor. Giriftzen Asım Bey’in sürgünden sonra ihtiyârî olan Amasya hayatında cemiyetin onursal başkanı olarak göreve devam ettiğini biliyoruz. Düzenli konserler vermeye başlayan cemiyet, halk konserleri de veriyor. 1980’lerde mûsikî cemiyeti, Belediye Konservatuarı’na tahavvül etmiştir. Belediye konservatuarında sanat müziği başta olmak üzere korolar teşekkül etmiş, Türk Müziği eğitimi verilmeye devam etti.
Hicrî 1441 Ramazan-ı Şerif ayı için “Semaver”, Ramazan bayramı için de Segâh “Bayram ”ilahisini, gönül dilleriyle besteleyen Amasyalı hocalarının Kadir Gecesi ilahisinin sözleri şöyle
Cürmü hata isyan ile
Geldim sana döndüm sana
Gaflet ile tuğyan ile
Geldim sana döndüm sana
Fani olana aldandım
Onulmaz odlara yandım
Tövbe Ya Rab ben ustandım
Geldim sana döndüm sana
TURABÎ kapının kulu
Yok, gidecek başka yolu
Ciğer yanık gözü dolu
Geldin sana döndüm sana
Boşa geçirmişim yaşım
Bir baha etmez kumaşım
Eşiğine koydum başım
Geldim sana döndüm sana
Menzil uzun yok bineğim
Yıkıktır gönül direğim
Affolunmaktır dileğim